Sena, Türkiye’de kadın cinayetlerinin artışına dikkat çekmek amacıyla yürek burkan bir çağrıda bulundu. "Kadın cinayeti olarak anılmak istemiyorum" diyerek, sadece bir istatistik olmaktan öteye geçmek istediğini vurgulayan Sena, topluma bu konuda önemli mesajlar iletti. Bu haber, sadece bu dikkat çekici çağrıya odaklanmakla kalmayacak, aynı zamanda Türkiye'de kadın cinayetleri, toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadın hakları hakkında bir farkındalık oluşturmayı amaçlıyor.
Son yıllarda, Türkiye'de kadın cinayetleri durmaksızın artmaya devam ediyor. Kadın Cinayetlerini Durdur Platformu'nun verilerine göre, 2022 yılında 400’den fazla kadın cinayeti işlendi. Bu cinayetlerin büyük bir kısmı, aile içi şiddet, kıskançlık ve cinsiyet eşitsizliği gibi sebeplerle gerçekleşti. Kadınlar, sadece cinsiyetleri nedeniyle kurban haline gelirken, toplumsal normların baskısı altında yaşamaya mahkûm ediliyor. Sena’nın "Ben bir istatistik değilim!" dediği cümle, aslında tüm kadınların sesi oldu. Bu, bir kadının sadece cinayet kaydı olarak değil, bir birey olarak değerli ve yaşaması gereken bir hayatı olması gerektiğine vurgu yapıyordu.
22 yaşındaki Sena, yaşadığı şehirde gündelik hayatında karşılaştığı cinsiyet ayrımcılığını dile getirirken, bir kadın olarak her an tehlike altında hissettiğini ifade etti. "Kendimi güvende hissetmediğim bir ortamda yaşamak istemiyorum. Kadın cinayeti olarak anılmak istemiyorum. Benim de hayallerim, hedeflerim var," diyen Sena, yalnızca kendi hikayesini anlatmakla kalmıyor, aynı zamanda kadınların sesini duyurmak için mücadele eden bir sembol haline geliyor. Çeşitli sosyal medya platformlarında paylaştığı videolar, binlerce kadının ve erkeğin desteğini kazandı. "Artık bu duruma dur demenin zamanı geldi," diyor Sena. "Kadınlar, hayatlarını özgürce yaşamak istiyor. Bu cinayetlere son vermek bize bağlı."
Sena'nın mücadele azmi, toplumsal cinsiyet eşitliği konusundaki tartışmalara da ışık tutuyor. Kadınların toplumda daha görünür olması, kendilerini ifade edebilmeleri ve haklarını savunabilmeleri için gerekli olan adımların atılmasının önemini vurgulayan Sena, her bireyin bu konuya duyarlılık göstermesi gerektiğini savunuyor. "Unutulmamalı ki, bir kadının hayatı, bir kadının hikayesi, bir ailenin mutluluğu ve toplumun geleceği demektir," diyerek düşüncelerini özetliyor.
Bu çağrı, sadece bir bireyin sesi olmanın ötesinde, Türkiye’deki kadın cinayetleriyle mücadele eden binlerce kadının ortak sesi haline geldi. Her kadının yaşam hakkı olduğu, her bireyin eşit yaşama koşullarına erişme hakkı bulunduğu unutulmamalıdır. Sena’nın çığlığı, siyasilerden, toplumun her kesiminden duyulması gereken bir taleptir. Bu konuda atılacak her adım, kadınların yaşamını güvence altına almak için büyük bir öneme sahiptir.
Toplumun bu konuya duyarsız kalmaması, kadın cinayetinin durdurulması ve cinsiyet eşitliğinin sağlanması için farkındalık yaratması büyük önem taşıyor. Kadınların hayatta kalma mücadelesinin, toplumsal bir mücadele haline gelmesi, ancak tüm bireylerin, kuruluşların ve devletin bu konuda üzerlerine düşen sorumluluğu alması ile mümkündür. “Akıllı ve güçlü kadınlar, toplumların geleceğini şekillendirir” diyen Sena, aslında birçok kadının hikayesini de anlatıyor. Kadınların güçlenmesi, sadece kendi yaşamları için değil, tüm toplum için bir kazanımdır. Bu nedenle, Sena'nın bu kıymetli çağrısına kulak vermek ve harekete geçmek hepimizin görevidir.
Bu noktada, kadın cinayetleri ile ilgili olarak yapılacak olan politikaların acil bir şekilde hayata geçirilmesi ve toplumsal duyarlılığın artırılması önemli bir adım olacaktır. Sena'nın sesinin duyurulması, her kadının yaşam hakkının olduğu bilincinin yaygınlaşması, bu tür trajedilerin bir daha yaşanmaması için atılan büyük bir adımdır. Kadınların hayatlarının değerli olduğunun anlaşılması, aile içi şiddet ve cinayetlerin son bulması için toplumsal bir dayanışma şarttır. "Artık yeter!" diyen tüm kadınlar ve erkekler, bu mücadelede birlik olmalı, birlikte hareket etmelidir. Sena'nın çığlığını duyun ve bu savaşı ortaklaştıralım.