Bir gün, sıradan bir gün olarak başlayan zaman dilimi, birden beklenmedik bir olaya dönüşerek hayatları altüst etti. Deprem, birçok insanın yaşamında derin yaralar bırakan bir felakettir. Ancak, bazen bu felaketler içerisinde dahi komik ve ilginç anılar kalır; işte yemekhanede deprem anı bu türden bir olay yaşandı. İnsanların hayatta kalma içgüdüsü, yemeğe olan tutku ve olayın getirdiği panik, çeşitli tepkilerin ortaya çıkmasına sebep oldu. Kimi insan bayıldı, kimi kaçmayı tercih etti, ancak bir kişi yemeğini bırakmadı. Bu olay, anında yaşanan karmaşayı ve insan doğasının ilginç yönlerini gözler önüne serdi.
Bir akşam yemeği esnasında, depremin aniden vurması ile yemekhanede yoğun bir panik ortamı oluştu. Restoranın duvarları sarsılmaya başladı ve çatırdamaya başladı. Önce herkes ne olduğunu anlayamadı; bir süre sadece şaşkın gözlerle birbirlerine baktılar. Fakat depremin gücü hissedildikçe, insanlar korku içinde telaşla kaçışmaya başladılar. Masalarını terk edenler, birer ikişer de olsa kapıya yönelerek kaçmaya başladılar.
Bazıları yere kapaklanırken, bazıları da enselerindeki tehdit algısı ile yakınlarına sarılarak güven aramaya başladı. Tabi ki bu durum toplantıya katılan herkesin tepkilerini farklı kılsada, çoğu kişi o anın getirdiği korkuyu derinden hissetti. Ancak, içerisindeki yemeklerin lezzeti ve açlık hissi ile bir kişinin gösterdiği tepki herkesin dikkatini çekti. Bir birey, paniğe kapılmadan masasının başında kalmaya ve yemek yemeye devam etti. Bu durum, biraz komik ama aynı zamanda ilginç bir olayın da habercisiydi.
Bazı insanlar için hayatı kurtarmak elbette en öncelikli konuydu. Ancak, yemek yeme tutkusu bazı kişilerde öyle derin bir yer kaplıyor ki, kişisel tatmin adına bazen can güvenliğini öncelik sıralamasında geriye itiyor. Yemekhanedeki bu ilginç durum, o sırada yemeğini yemekte olan gencin hikayesiydi. Genç, depremin korkutucu gücüne rağmen, önünde uzanan tabaktaki yemeğini bırakmamayı tercih etti. Ne paralelindeki panik, ne de kaçış yolu onun için önem taşıyordu; yalnızca yemeğin tadını çıkarmakla meşguldü.
O an herkesin gözleri üzerindeyken, o cesur genç büyük bir heyecanla masasında oturdu ve gülümsemeye devam etti. Arkadaşları, onun bu davranışına hem şaşkınlıkla karışık bir hayranlıkla bakarken, aslında onlara bir şeyler anlatıyordu: “Hayat kısa; yemek ise bu sürecin tadını çıkarmanın en önemli yollarından biri.” Dışarıda bir dizi panik ve kargaşanın içinde bazı insanlar hayatla ilgili belirsizliklerin farkında bile olmadan, düşleyerek yemeğini yemeye devam etti. Bu durum, izleyicilerin ve içinde bulundukları atmosferin zıttıydı.
Geçen zaman, depremin geçici etkisini azalttıkça yavaş yavaş kaybolmaya yüz tuttu. Bütün gözlemlerin ve olayın absürtlüğünün yanı sıra, insanların bu sıradışı mizaçlarının teşhis edilmesi zorlu bir durumdu. Hayat devam ederken, bu genç bir anı olarak aklımızda kalmayı başardı. Yemek yeme azmi, bizim hayatta kalma içgüdümüzü de yansıtıyordu belki de.
Tahtaların kayıldığı, sandalyelerin devrildiği bu olay, bir çok kişiye, hayatın ne kadar değerli olduğunu hatırlatıyordu. Fakat komik buluşlar sebebiyle birçok insan etkinin ardından, yaşananları gülerek hatırlamaya devam etti. Unutulmaz bir anı olarak kayıt altına alınan bu olay, insan doğasının en ilginç yönlerini gözler önüne serdi ve yaşananların ardından çoğu kişi olayı farklı açılardan değerlendirmekle birlikte, yaşananların da bir tebessüm ile hatırlanmasını sağladı.
Bu tür olaylar, sadece depremin ne denli yıkıcı olabileceğini değil, aynı zamanda insanların hayatları boyunca karşılaştıkları farklı zorlukları aştıkları sırada ortaya çıkan komik ve unutulmaz anıları da gözler önüne seriyor. İnsanlar, bazen tehlike anında bile, yaşamlarının tadını çıkarmayı başarabiliyorlar. Herkesin öyle anlar yaşamak adına yemek masasının başında oturup sonucunda da komik hikayeler meydana getirmeleri dileğiyle, depremin verdiği korkunun arka planında döngüsel bir hayatın sürmesini sağlayabilecek anahtardır.