Bayramlar, genellikle sevinç ve neşe içinde geçen, aile bağlarının güçlendiği özel günlerdir. Ancak bu mutlu günlerin bazı çocuklar için zorunluluk haline gelmesi, toplumsal bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Türkiye'de her yıl milyonlarca çocuk, bayram kutlamalarını bir kenara bırakıp aile bütçesine katkıda bulunmak için çalışmak zorunda kalıyor. Bu durum, sadece ekonomik bir sorun değil; aynı zamanda çocukların psikolojik ve sosyal gelişimlerini de olumsuz etkileyen çok yönlü bir meseledir.
Dünya genelinde olduğu gibi Türkiye'de de çocuk işçiliği, önemli bir sorun olarak varlığını sürdürmektedir. Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) verilerine göre, 2022 yılında Türkiye’de 5-17 yaş aralığında yaklaşık 1.5 milyon çocuk çalışmaktadır. Bu çocuklar, genellikle zor şartlarda çalışmakta ve temel haklarından mahrum kalmaktadır. Özellikle bayram dönemleri, ailelerin harcamalarının arttığı bir zaman dilimi olduğu için, çocuk iş gücüne olan talep de artış göstermektedir. Bu durum, çocuklarının geleceğini güvence altına almak isteyen ailelerin, çocuklarını çalışmaya yönlendirmesine sebep olmaktadır.
Bayramlar, insanların dostluklarını, akrabalık bağlarını güçlendirdikleri, mutluluğu paylaştıkları günler olmalıdır. Fakat, bayram kutlamaları ve sosyal etkinlikler çoğu zaman çocukların yerine getirmesi gereken sorumluluklar haline gelmektedir. Çalışan çocuklar, bayramda dahi tatil yapamayarak, iş yerlerinde yoğun bir tempoda çalışmak zorunda kalmaktadır. Bu çocuklar, arkadaşlarıyla oyun oynamak, bayramlaşmak veya eğlenmek yerine, dükkanlarda, sokaklarda ya da tarla ve tarlalarda çalışmak zorundadır. Böylece, çocuklar birer bayram neşesi değil, aile bütçesine katkı sağlamak zorunda kalan bireyler haline gelir.
Bu durum, sadece ekonomik ihtiyacın bir sonucudur. Ailelerin gelir düzeyi düşerse, çocukların çalışması kaçınılmaz hale gelir. Ancak çocuk işçiliği sadece ekonomik bir problem değildir. Aynı zamanda insan hakları ihlalleri ile de ilgilidir. Çocukların çalıştırılması, onların eğitim hakkını, sağlık hakkını ve sosyal gelişim hakkını da tehlikeye atmaktadır. Eğitim almadıkları için gelecekteki kariyer fırsatları da sınırlanmakta, çoğu zaman bir döngü içerisinde kalmaktadırlar.
Sonuç olarak, bayram günleri, çocukların haklarının ve ihtiyaçlarının göz ardı edildiği bir dönem olmamalıdır. Üstelik, toplum olarak bu durumu değiştirmek için adımlar atmamız gerekmektedir. Devlet politikalarının yanı sıra sivil toplum kuruluşları ve bireyler de bu konuda farkındalık yaratmalıdır. Özellikle eğitim alanında yapılacak yatırımlar, çocuk işçiliğiyle mücadelede büyük bir etki sağlayabilir. Bayramların amacı olan sevgi ve hoşgörü, tüm çocuklar için geçerli olmalı; bu özel günler, çocukların gülümsemesi ve oyun oynaması için fırsat oluşturmalıdır.
Bilinçli adımlarla, toplumsal cinsiyet eşitliğine dikkat edilerek ve çocukların hakları korunarak, bayramların gerçek anlamına ulaşmamız mümkündür. Çalışan çocuklar konusuna duyarlılık göstermeli ve bu sorunu birlikte çözmeliyiz. Bayramlar, bir toplumun geleceği olan çocukları korumanın ve desteklemenin en güzel zamanlarıdır. Bu bayramda çocuklarımızın hakları için sesimizi yükseltelim!